Mehmet’in Tanıklığı
Müslüman bir ailenin en dindar evladı olan ben Mehmet, oldum olası dini bilgilere her zaman meraklıydım. Daha çocuk yaştan itibaren namaz kılar, oruç tutardım çünkü Allah’a olan sevgim hep yürektendi. Belki de bu yüzdendir bilinmez Allah’ın sevgisini her zaman yüreğimde hissetmişimdir. Bu yüzden Allah’ı daha iyi tanıyabilmek için küçük yaştan itibaren dini kitaplar okumaya başlamıştım. Allah’a ve Hz. Muhammed’e olan sevgim, herkes tarafından biliniyordu. Beni görenler her zaman “Hoca geldi” diyerek espri yapardılar. Ama bu, gün geçtikçe espriden ziyade gerçek olmaya başladı. Camide Kur’an-ı Kerim kursuna gittikten sonra kısa sürede kendime ait öğrencilerim olmuştu. Onlara Kur’an-ı Kerim okumasını ve dini bilgileri öğretiyordum. Lise yıllarımda ise Nur Cemaatinin okuyucular meşrebine bir arkadaşımın vasıtasıyla katılmıştım. İslam’ı sadece bilmekle kalmayıp bildiklerimi amel ederek de her geçen gün İslam’da derinleşiyordum. Bir gün Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini okurken Hristiyanlar hakkında yazılan ayetler çok ilgimi çekmişti. Hristiyanlık ve Hz. İsa Mesih hakkında araştırmalarımın sonucu Hristiyanlar’a gidip İslam’ı tebliğ etme vazifesini üstlenmeyi yürekten istedim. İnternetten verdiğim İncil siparişinden kısa bir süre sonra Hrsitiyanlar ile tanışma ve sohbet etme fırsatı buldum. Onları Müslüman yapmak istediğimi belirtirsem benimle görüşmek istemezler endişesiyle araştırmakta olduğumu ve ibadetlere sohbetlere katılmak istediğimi belirttim. Ve o zamandan itibaren sürekli kiliseye gidip araştırmalar yapmaya ve ara ara niyetimi çok belli etmeden İslam’ı tebliğ etmeye başladım. Bir vakit sonra fark ettim ki aslında Hrsitiyanlık hakkında tüm bildiklerimiz tamamen kulaktan dolma bilgilermiş. Okullarda camilerde bize anlatılan Hristiyanlık ile kilisede gördüğüm Hristiyanlık çok farklıydı. Her şey bize anlatıldığı gibi değildi. O zaman neden bize bu şekilde kötü anlatıldığını hep merak etmeye başladım. Her şeye rağmen benim orada bulunma niyetim Hristiyanlar’a olan sevgimdi ve onların cehenneme gitmesine gönlüm razı olmadığı için bir şekilde tebliğ vazifemi yerine getirmeye çalışıyordum.
Fakat bir müddet sonra fark ettim ki aslında benim cehennemden kurtulmaya ihtiyacım var. Allah’ın rızasını kazanmak için namaz kılıyordum, oruç tutuyordum, Kur’an-ı Kerim okuyordum ve öğretiyordum, birçok sevap işliyordum ama bunların yanında çok da fazla günah işliyordum. Bu günahlardan kurtulmak için daha çok dinime sarılıyordum, bir dönem iyi gidiyordu ama bir müddet sonra her şey daha kötü oluyordu. 3 yıl boyunca Hristiyanlara İslam’ı tebliğ etmeye devam ettikten sonra baktım ki gerçekten ben günahkârım ve cehenneme gitmek istemiyorum. Bu dünyanın geçici olması, her an ölümle burun buruna gelme düşüncesi beni çok fazla korkutuyordu. Eğer bu şekilde günahlarımla vefat edersem nasıl Allah’ın huzuruna çıkarım diye endişeleniyordum. Bu yüzden Allah’ın beni bağışlaması ve cehennemden kurtarıp cennete alması için gece gündüz dualar ediyordum. Tüm dini vecibelerime de pür dikkat ediyorum. Lakin ben İslam’a sarıldıkça daha çok battığımı hissediyordum. Artık huzurumun kalmadığını daha net hissediyordum. İçimde mücadele ettiğim ama başarılı olamadığım bir karanlık olduğunu kabullenmeye başlamıştım. Peki, ne olacak diye düşündüm? Nasıl kurtulacağım? Artık nefes almak bile benim için acı verdiği bu hayata nasıl devam edecektim? Biliyordum ki bu şekilde devam edersem kesinlikle aklımı kaçıracaktım. Bu şekilde daha fazla yaşayamayacağımı bildiğim için intihar etmek benim için bir çözüm gibi gözüküyordu ama intihar edersem ebediyen cehenneme giderim diye kendimi tutuyordum. Yine de bu yaşadığım içsel huzursuzluk ve acılarla daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum. Bu arada yine de kiliseye gitmeye devam ediyordum ve oradakilere İslam’da ne kadar huzur bulduğumu anlatıyordum ama eve geldiğimde söylediklerimin gerçeklikten uzak olduğunu bizzat yaşamanın ikiyüzlü acısıyla yüzleşiyordum. Yine de Hristiyanlar’ın yanına gittiğimde bana sürekli eğer Hz. İsa Mesih’e iman edersem Allah’ın rızasını kazanabileceğimi, Hz. İsa vasıtasıyla sonsuza dek cennete gidebileceğimi söylemeleri beni çok etkiliyordu. ‘En son din ve hak dine sahip olan bizler nereye gideceğimize dair nasıl bu kadar emin olamıyoruz da bu bozulmuş inanca mensup olan kişiler bu kadar emin konuşuyorlar’ diye merak ediyordum. Eğer Hristiyan olursam kesinlikle cennete gidemeyeceğimi düşündüğüm için bu davetlerini hep reddediyordum. Ama bir gün acılar içinde yürürken daha fazla dayanamayıp ‘Kaybedecek neyim kaldı? Artık kurtulamayacağımdan eminim. Şu Hristiyanlar’ın önerisini kabul edeceğim ve onunda işe yaramadığını görünce artık hayatıma son vereceğim. O zaman Allah’ın huzuruna çıkıp ‘bak kurtulmak için elimden gelen her şeyi yaptım ama işe yaramadı diyebileceğim’ diye düşündüm’ çünkü bu yolu sadece denemek istiyordum ve başarısız olmasını görmek istiyordum. Yolda yürürken kendi kendime ‘Ya İsa Mesih, seni kurtarıcım olarak kabul ediyorum’ dedim ve ne olduysa o andan itibaren oldu. Anlam veremediğim bir şekilde içimden huzur akmaya başladı, sevinçle dolmaya başladım, bir anda büyük bir hafiflik hissettim. Ne olduğunu bilmiyordum ama bu hisler o kadar çok hoşuma gitmişti ki yaşadığım Mersin’in sokaklarında saatlerce yürümeye başladım. Sağanak yağmurun yağmasına rağmen bu hislerin verdiği mutlulukla yürümeye devam ettim. Ama ertesi gün aklım yüreğimle savaştı ve bu yaptığımın saçma olduğuna kanaat getirdim. Nasıl olurda hak yoldan ulaşırdım ki? Ve tekrar kelime-i şehadet getirip Müslüman oldum. Neden bilmiyorum ama o an tekrar içim huzursuzluk, kasavet, umutsuzluk ve karanlıkla doldu. Bunu anlamak ve anlatmak çok zor bir tecrübeydi. Bunları kaldıramayacağımı hissedince hemen Hz. İsa’ya yalvarıp beni kurtarmasını istedim ve yardım ister istemez yüreğim tekrar sevinç ve huzurla doldu. Böyle bir kararı vermek çok zordu bu yüzden o gün içinde birkaç defa bu gitgelleri yaşadım ve her seferinde aynı şeyler oluyordu. Ertesi günde aynı şeyler oldu. Sonraki gün yine aynı şeyler oldu. O hafta boyunca yaşadığım bu farklılıktan dolayı ne yapacağımı bilmeden bir Müslüman oldum bir Hristiyan oldum kimsenin haberi olmadan kendi kendime. Ne yaşadığımı anlamlandıramadığım için bu yaşadıklarımı gizli tutuyordum. Ta ki ablam gelip benim hakkımda bir rüya gördüğünü söyleyene dek. Ablam yalnız olduğum bir zamanda yanıma gelip bir rüya gördüğünü ve bu rüyada iki tane upuzun masa olduğunu birçok insanın bu masalarda oturup yemek yediğini söyledi. Biz aile olarak da masaların birinde otururken gür bir sesin ‘Hristiyanlar ve Müslümanlar birbirinden ayrılsın’ demesinden sonra benim ailemin yanından kalkıp Hristiyanlar’ın masasına oturduğumu gördüğünü söyledi. Kanım donmuştu ben bu olayı saklamaya çalışırken ablam gelip her şeyi rüyasında gördüğünü söylüyordu. Cesaretimi toplayıp bu rüyayı ne zaman gördüğünü sorduğumda ise bir hafta önce olduğunu söyleyince iyice endişelenmiştim ama ablama bakıp “Allah sana olanları göstermiş, nedendir bilmiyorum ama ben Hz. İsa Mesih’te huzur buluyorum. Belki kısa bir süre bu şekilde kalmam gerekiyor diye cevap verip Hz. İsa Mesih’i kurtarıcım olarak kabul ettiğimi ablama söyledim.” Gördüğü rüyanın etkisinden olacak ki ablam hiç kötü davranmadı ve endişeyle bu kararımı kabul etti.
Her şey o haftadan sonra başladı. Birkaç gün sonra kaybolacağını sandığım içimdeki huzur gün geçtikçe daha da artıyordu, tükenmek bir yana hiç azalmıyordu bile. Bu sefer kararlı bir şekilde İncil’i tekrar okumaya başladım. Tevrat’ı, Zebur’u tekrar tekrar okumaya devam ettim. Sonra Kur’an-ı Kerim’i tekrar araştırmaya başladım ve fark ettim ki Hz. İsa Mesih Kur’an-ı Kerim’de bile diğer peygamberlerden çok ayrı bir yerde duruyordu. Ama aklımda hala anlayamadığım sorular vardı. Tevrat-Zebur-İncil gerçekten değiştirilmedi mi? Hristiyanlar’ın söylediği gibi Hz. İsa’nın içindeki ruh gerçekten Allah mıydı? Baba, Oğul ve Kutsal Ruh nasıl olur da tek bir Allah oluyor? Bu gibi nice sorular aklımı sürekli kurcalıyordu. Kilisede herkese bu soruları soruyordum kendilerince cevap veriyorlardı ama beni hiç tatmin etmiyordu. Kiliseden bir abla bana “Neden sürekli bize soruyorsun? Bu kitapları gönderene sorsana. En iyi cevabı O sana verir” deyince daha önce bu soruları anlamama yardım etmesi için hiç dua etmediğimi fark ettim. O günden itibaren her gün “Allah’ım ben senin yolunu bilmek istiyorum, insanlara soruyorum ama onların cevabı beni tatmin etmiyor. Hangisi senin yolun, hangisi senin gerçeğin bana sen göster” gibi dua etmeye başladım. Sanıyordum ki her şeyi bir anda anlayacağım ama tam olarak 3 ay boyunca her gün bu sorularıma cevap bulmak için dua ettim. Ve sonunda nasıl oldu bilmiyorum ama sanki aklımda bir perde vardı ve o perde biranda kalktı, böylelikle merak ettiğim, anlamaya çabaladığım her sorunun cevabını hemen anlamaya başlamıştım. Aklımda ki her sorunun cevabını keşfettikten sonra artık sadece kalpten değil tüm aklımla da Hz. İsa Mesih’i kurtarıcım olarak kabul etmeye başladım. O günden bugüne yıllar geçti Hz. İsa Mesih’ten aldığım huzur hiç eksilmedi ziyadesiyle çoğaldı. Hz. İsa Mesih’in sağladığı kurtuluş ile artık ne aklımı kaçırma korkum kaldı ne de dayanamayıp intihar etme endişesi. Şimdi ise biliyorum Allah beni seviyor ve Hz. İbrahim’i nasıl dost diye çağırdıysa bugün Hz. İsa Mesih’i kurtarıcısı olarak kabul edenleri de dost olarak çağırmaktadır.
“Bir kimsenin gösterebileceği en büyük sevgi, dostları uğruna canını vermesidir. Emirlerimi yerine getirirseniz benim dostlarım olursunuz. Size artık ‘kul’ demiyorum. Çünkü kul efendisinin ne yaptığını bilmez. Size dostlarım diyorum. Çünkü semavî Babam’ın bana söylediği her şeyi size açıkladım. Beni siz seçmediniz. Fakat sizi ben seçtim”… (Yuhanna 15:13-16)